Veli Ağbaba: Esnaflara bir telefon etmek istiyorum; Depremde Sesini Duyamayanların Sesini Bugün Sandık Çıkınca Duyma
CHP Genel Başkan Yardımcısı Veli Ağbaba, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin emeklilik yaşına (EYT) ilişkin kanun teklifinin görüşüldüğü Genel Kurulu’nda yaptığı konuşmada, “Vergi levhası, esnaf odasına kayıtlı olup da BAĞ -KUR kaydı açılmamış 2008 öncesi kayıt tarihini düzeltip borçlanma hakkı verilsin.Ama siz duymadınız.Bugün burada onbinlerce esnaf bu mağduriyetin giderilmesini bekliyor.Diyorlar ki,’ Devleti ve milleti sömüren işadamları ve çeteler için hep düzenlemeler yapılıyor, af çıkartılıyor ama ne yazık ki zavallı zavallı esnafın sesi buradan duyulmuyor. Yenildiler, deprem ortamında sesinizi duymayanların sesini bugün sandık geldiğinde duymayın” dedi.
Milyonlarca EYT’linin merakla beklediği yasa tasarısı bugün TBMM Genel Kurulu’nda görüşülüyor. Genel Kurul’da konuşan CHP Malatya Milletvekili Veli Ağbaba, şunları söyledi:
“ HAYAT NORMAL DÖNENE KADAR MALATYA’DA VATANDAŞLARIMLA BİRLİKTE OLMAYA DEVAM EDECEĞİM: Depremin ilk saatinden itibaren Malatya’da bazen enkaz altında kalan insanların feryatlarını duydum, bazen de kapanan yollar için köylülerin yanında oldum. Şuraya koyayım; Hayat normale dönene kadar Malatya’daki hemşerilerimin yanında olmaya devam edeceğim.
DEPREMDE ÖLEN EYT HALKININ HAKLARI DERHAL VE HIZLI OLARAK SAKLANMALIDIR: EYT yönetmeliği olmasaydı ben bugün mecliste olmayacaktım. Dün akşam EYT yönetmeliği Meclis’e geldiğinde ben de burada olayım dedim. Çünkü öncelikle depremde enkaz altında kalan ve hayatını kaybeden dostların birçok aile çocuklarına bir sözüm ve bir vicdan borcum olduğunu söylemek istiyorum. EYT’lilere de bir sözümüz var. Depremde hayatını kaybeden EYT’lilerin aylıkları hak sahiplerine bir an önce ve hızlı bir şekilde ödenmelidir. Primi eksik olan EYT’lilerin ve depremde hayatını kaybedenlerin eksik primlerini de devlet karşılamalı.
CUMHURBAŞKANI “SEÇİMİ KAYBEDELİM BİLE BİLE OLMAYACAĞIM” DEMİŞTİ YILLARDIR MAĞDUR OLMUYORUM: Devlet, işyerleri yıkılan veya zarar gören esnafın EYT prim eksikliklerini karşılamalı ve aylık olarak derhal ödemelidir. Şehirlerin boşalmasını istemiyorsak, hayatın normalleşmesini istiyorsak zarar gören işyerlerine uzun vadeli faizsiz kredi verilmeli, işyerleri de esnafa süratle verilmelidir. EYT sorunu 17 Ağustos deprem felaketinden sonra ortaya çıktı. Cumhurbaşkanı’nın ‘Seçimi kaybetsem de ben yokum’ dediği EYT’liler yıllardır mağdur ediliyor. Kaybetme korkusu hakim olunca EYT öne çıktı. EYT’nin gelişini demokrasiye borçlu olduğumuzu belirtmek isterim. Başta CHP olmak üzere muhalefet partilerinin ve AKP’ye bağlı olmayan bağımsız, sivil, EYT derneklerinin de büyük bir mücadele verdiğini hepimiz görüyoruz.
ÖNERİ ÇÖZÜLMEDİ, ÇÖZÜLMEYECEK, EYT SORUNU ELEŞTİRİ ALTINDA OLMAYA DEVAM EDECEK: Maltepe Meydanı’nda ya da Türkiye’nin çeşitli yerlerinde mitingler yapıp ‘Edirne’den Kars’a, Jüpiter’den Mars’a’ sloganları atmasalardı bugün bu sorunu konuşuyor olmayacaktık. Bu düzenlemedeki eksikliklere baktığımızda bu düzenlemenin eksik kaldığını ve enkaz altında kaldığını görüyoruz. Bu önergede görüyoruz ki 5975 gün primle takılanlar, çıraklık ve stajla takılanlar, BAĞ-KUR kaydı ile takılanlar, 9 bin günle takılanlar var. Kısmi emeklilikte takılıp kalanlar. Bir günde 17 yıl hapis cezasına çarptırılanların sorunları bu teklifle çözülmedi ve çözülmeyecek, EYT sorunu enkaz altında kalmaya devam edecek.
Maalesef getirilen eşya ile insanoğlu 975 gün yani 2 yıl 7 ay emekli olamayacak: Enkazın altındaki bu eşyada eksik olan nedir? Son anda ortaya çıkan 5975 gün sorunu… Öncelikle Çalışma Bakanı Vedat Bilgin’in EYT yönetmeliği ile ilgili komisyonda yaptığı konuşmayı bir kez daha hatırlatmak isterim. ‘Prim olmayacak, çünkü o gün, 8 Eylül 1999’dan önce prim kuralını değiştirmiyoruz. Yani EYT, ’99 ve 5 bin günden önce prim koşulunu değiştirmiyoruz’ dedi. Sayın Bakanın sözleri bunlar ama getirilen kanuna baktığımızda kademeli prim şartı getirilmiş. İnsanlar AKP’ye güvenerek 5 bin günde emekli olma hayali kurarken, 5 bin gün ile 5 bin 975 gün arasında değişen prim kuralına takıldı. İnsanlar devlete güvendi ve onlara 5 bin gün borçluydu. İnternette görmüşsünüzdür; telefonlarını sattılar, arabalarını sattılar, eksik primlerini ödeyerek emekli olmaya çalıştılar ama getirilen madde ile maalesef 975 gün yani 2 yıl 7 ay emekli olamayacak.
STAJ VE çıraklık aşağıdaki durumlarda bu haktan mahrumdur: Depremde evini, ailesini, iş yerini kaybedenler de var. Özellikle bu deprem ortamında yeni bir prim kuralı getirilmesi vicdansızlık ve haksızlıktır. Diğer bir sorun da staj ve çıraklık mağdurlarıdır. Staj ve çıraklık yapanlar bir dönem ucuz iş gücü olarak kullanılırken günümüzde staj ve çıraklık yapanlar bu haktan mahrum kalmaktadır. Bu insanlara ‘Emekli olamazsın’ diyorlar. Arkadaşlarımız da gündeme getiriyor. Çırak ve stajyerlerin de bu kapsama mutlaka dahil edilmesi gerektiğini burada bir kez daha belirtiyoruz.
BUGÜN SALLAMA ORTAMINDA SENİN SESİNİ DUYMAYANLAR, SANDIK GELİNCE SESİNİ DUYMAZLAR: Bir diğer kangrenli sorun ise BAĞ-KUR kaydı mağdurlarıdır. 2008 öncesi kayıt tarihini düzeltip borçlanma hakkı verilmesi gerekiyor ama vergi levhasının, esnaf odasının kayıtlı olduğunu duymadınız ama BAĞ-KUR kaydı açılmadı. Onbinlerce esnaf bugün burada bu mağduriyetin giderilmesini bekliyor. ‘Devleti ve milleti sömüren yanlısı işadamları ve çeteler hakkında düzenlemeler yapılıyor, haklarında af çıkartılıyor ama ne yazık ki yoksul ve yoksul esnafın sesi duyulmuyor’ diyorlar. O zavallı zavallılara, hakları yenen esnaflara bir davette bulunmak istiyorum; Bugünkü sarsıntıda sesini duymayanların sesini sandık geldiğinde duyma.
NE YAPIYORSUN DEDİM, ÖLDÜ DEDİLER: Bir isim vereyim, Feyzullah Taşkınsoy İlkokulu önünde enkaz var, bir kaç genç gördüm. Enkazın üzerinde bir kişi yatıyor. Ne yaptığını söyledim?’ ‘Öldü’ dediler. Demir testeresi var ama tutacağı yok, o eli kanlı genç adam, bunların hiçbiri resim değil, kadın ‘Kurtarın, elinizi ayağınızı öpeyim, kurtarın’ diye bağırıyor, uğraşıyorlar. mahsur kalan kadını demir testeresi ile kurtarın. Geçen itfaiyeyi durdurmaya çalışıyoruz, ambulansı durdurmaya çalışıyoruz, 4 kişi o çocuğu kurtarmaya çalışıyor. Daha sonra benim de evimin olduğu Zaviye Mahallesi Arslanlar Sitesi’nin önüne gittim. Bir baba bağırıyor, aşağı yukarı koşuyor. Geldi, yakamdan tuttu ve ‘Kızımı kurtarın’ dedi. Ne yapabilirim? Enkazın altına gidip bağırdım. ‘Gizem, Gizem, Gizem’ diye bağırdım. Gizem sesimi duydu. Valiyi aradım ‘Lütfen yalvarıyorum Gizem’i kurtarın’ dedim. Gizem oradan kurtuldu çok şükür.
23. GÜN HALA ‘ÇADIR, ÇADIR, ÇADIR, ÇADIR’ DİYORUZ: Dün 22. gündü, yaşadığım bir olayı anlatayım. Yeşiltepe Mahallesi; Avcılar ilçe teşkilatı burada 100 çadır kurdu, çadır yüzünden arbede çıktı. Çadır yüzünden çıkan tartışmada kişiler birbirlerine taş ve sopalarla vurdu. Neden? ‘Git muhtardan al’ diyorlar. Muhtar çadırı nereden alacak? Valiye gidiyor, yok; valiye gider, hayır; AFAD’a gidiyor, hayır. Bin haneye 50 çadır verdi, çadır yok. Bakın burada söylüyorum; Telefonlarıma cevap veremiyorum, Malatya halkı duysun, telefonlarıma cevap veremiyorum. Vallahi çadırımız da yok. Çadır bulamıyoruz. El öpüyoruz, ayak öpüyoruz, çadır bulamıyoruz. 23. gün yine ‘Çadır, çadır, çadır, çadır’ diyoruz. Çadır yok, hayır. Konteynerden vazgeçtik.
ANKARA BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ’NDEN ALLAH RAZI OLSUN: Su içmemek nedir bilir misin? Yemin ederim. Kar suyu eritti ve insanlar iki gün boyunca kar suyu içti. Ekmeğinin olmaması ne demek biliyor musun? Allah Ankara Büyükşehir Belediyesi’nden razı olsun. Ulaş Karasu şahit, 100 bin ekmek getirdik, 80 binini Büyükşehir Belediyesi’ne verdik, 20 bin de dağıttık. Düşünün 8-10 milyonluk araca binen ekmek istiyor, 8-10 milyonluk araca binen su istiyor sanın. Yine Tunceli imdadımıza yetişti, Elazığ geldi, Arapgir geldi, Arguvan geldi, Hekimhan geldi. Orada fırınlar açtık, millete ekmek dağıttık. Bu planlanmamış bir şey mi? Bir ekmek fırını… Aklınıza Elazığ gelmiyor mu? Bilmiyorum, Bingöl hiç aklınıza gelmedi mi? Bilmem Bitlis aklınıza gelmedi mi? Maalesef büyük bir koordinasyon eksikliği ile karşı karşıyayız.
İNSANLAR ÇADIRSIZ, İNSANLAR HALA DONDU. YAZIKLAR OLSUN SANA: AKUT diye bir kurum vardı. Duydun mu? İlk kez 99’da duyduk. 600-700 AKUT çalışanı vardı, herkes hayranlıkla izliyordu, dünyanın her yerine ilk gidenler onlardı. Sonra AKUT’a, başkanı Nasuh Mahruki’nin siyasi görüşlerini beğenmediğiniz için el koydunuz. AKUT’ta 500-600 kişiyle çalıştı. Nasuh Mahruki’ye ‘Ya istifa et ya da buraya kayyum atarız’ dediniz. Bu doğru. Ülke beceriksizliğe ve beceriksizliğe teslim edilmiştir. ya elini vicdanına koy; çadır yok, konteyner yok, adam dolaşıyor. Neden? Siyasi veya diğer bağlantılarınız. Namus varsa, namus varsa istifa eder. Biri istifa mı etti? Kızılay Başkanına bakın, hala ortalıkta dolaşıyor. İnsanlar çadırsız, insanlar hala donuyor. Yazıklar olsun sana.”